2022’ye girerken Türkiye SİYASETİNİN gündeminde dolar ve erken seçim var.   

Toplumun gündeminde ise işsizlik, şiddet, alım gücünün düşmesi-yoksulluk, sığınmacılar ve covit var.  

Aslında 2021’de toplum olarak yaşadıklarımız hiçte kolay şeyler değil. 

11 Mart 2020, Sağlık Bakanlığının, Türkiye’de ilk kez Koronavirüs vakasına rastlanıldığını açıklamasından bugüne, Covid vakasından 71 bin 724 insanımızı kaybettik.  

1 Ocak 2021 tarihinden bu yana kadına yönelik şiddetten ölen kadın sayımız 762…   

Milli Savunma Bakanlığı şehit verilerine göre 2021 yılındaki şehit sayımız 77… 

Sadece 2021’de yanan orman alanımız 116 bin 365 olarak bildiriliyor.  

Bulunduğumuz noktada orta tabaka erirken, açlık sınırı 3 bin 900 lira, yoksulluk sınırı ise 13 bin 13 lira olarak belirtiliyor.  

Muhtemelen 2022’ye susuzluk ve kıtlık gibi sorunlar da eklenecektir. 

Genel hava bozuk!  

Toplumun her kesimi hem maddi hem de manevi olarak bu bozuk havadan nasibini alıyor. İnsanlar önünü göremiyor. Özellikle bitmek bilmeyen salgın ve yaşanılan ekonomik travma önü alınamaz bir öfke havası yaratıyor.   

Dolayısıyla 2020’den 2022’ye adım adım tükenmişlik sendromuna giriyoruz. 

Topluma yüklenen olumsuz duygular yüzünden, kişilerde oluşan atalet, enerji düşüklüğü, çaresizlik ve bitkinlik hissi,  en az covit kadar bulaşıcı ve de tehlikeli bir hal almaya başladı…    

Ekonominin bilinmezliğe girmesi, paramızın yaprak gibi savrulması yüzünden, morallerin dibe vurması yetmezmiş gibi, siyasetin yarattığı toplumsal kutuplaşma ile de, saflar daha da sertleşip, keskinleşiyor… 

Bu kadar stresin depolandığı bir ortamdan daha tehlikeli bir şey olamaz.   

Aman dikkat! diyorum. Bir kıvılcım çok şeyimizi alıp götürebilir.  

Özellikle siyasilerin ve basının sorumlu davranması, mevcut durumu iyileştirecek reçetelerini sunarken, öfke dili kullanmamaları ve topluma umut vermeleri gerekiyor.   

Sorunları çözmek, toplumsal barışı sağlamak siyasetin/yönetimin görevi değil mi?   

En başta iktidarın ve siyasilerin bir an evvel anlaşılır, ciddi adımlar atması, çözümleri sunması ve de eyleme geçirmesi gerekiyor.   

Sık sık tekrar ediyoruz;   

“Hepimiz aynı gemideyiz” ve “Bir kere yanlış trene binersek, koridordan ters tarafa yürümenin hiçbir faydası yoktur.”  

Bu arada 2021’de yüzümüzü güldürenleri anmadan geçemeyeceğim. 

Anadolu Efes basketbol takımını, Türkiye Ampute Milli Takımını, Milli güreşçi Rıza Kayaalp’i, aerobik jimnastik dalında Ayşe Begüm onbaşı’yı, okçuluk dalında Mete Gazoz’u, Milli boksör Busenaz Sürmeli’yi, Milli motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu’nu  kazandıkları şampiyonluklarla ülkemize yaşattıkları gurur ve mutluluk için çok teşekkür ediyorum. 

2021’e veda ederken en büyük dileğim;  

Elbette yaşadıklarımızın bir açıklaması var.  

Doların iniş çıkışlarının, dengeleri bozmasının nedeni, güven veren, üretime dönük,  istikrarlı ve de güçlü bir ekonomi sistemine sahip olmayışımızdandır…  

Herkes özellikle siyaset-yönetenler bu yaşanılanları sorgulasın… 2022’de de, aynı hatalar yapılmasın… Salgının bitmesi için sorumlu davranılsın… Hukuk ve ekonomide açıklık ve de güven ortamı sağlansın...   

Kuralımız çok net; SONUÇLARDAN NEDEN ÜRETMEK YERİNE NEDENLERDEN SONUCA GİDECEĞİZ…Ne zaman ki, sonuçları değil nedenleri konuşuruz, daha akıllıca yol haritasına sahip olabiliriz.  

Ümitvar olmalıyız. İnsanlar bugün var yarın olmayacaktır ancak Türk Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır.